Sayfalar

16 Kasım 2013 Cumartesi

Dünya Biraları Tadımı - Zeplin Pub



Hararetli bir şekilde çalışan dört barmen, barda yalnız takılan düşünceli bir adam, ikişer-üçer kişilik gruplarla dolu masalar var içeriye girdiğimizde. Kadıköy'deki Zeplin Pub bu şekilde karşılıyor bizleri ve hemen yerleşiyoruz bize ayrılan bölüme. Bu akşam Faiz Bey’in yorumları ve bilgileriyle aralarında İngiltere, Hindistan, Belçika, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, İtalya, Hollanda ve İrlanda menşeli biraların olduğu bir tadım gerçekleştiriyoruz.
Ülkelere şöyle bir göz attığımızda aslında bir dünya turuna çıktığımızı söylemek pek de yanlış olmaz. Faiz Bey’le sohbetimizde Türkiye’de bira kültürü, Avrupa’da bira üretimi ve tercihleri, lager ve ale tarzı biralar arasındaki farklar ve üretim metotları gibi çok çeşitli konular işlendi. Zeplin Pub’ın ithal biralar menüsünün geniş bir yelpaze sunduğunu rahatlıkla söyleebiliriz. Yaklaşık altmış beş çeşit biranın olduğu menüde  Aecht Schlenkerla Raucbier, Aecht Schlenkerla Fiche, Schneider Aventinus, Schneider Weisse Original, Schneider Weisse Hopfenweisse, Brooklyn Lager, Brooklyn Brown Ale, Brooklyn East India Pale Ale, Pauwel Kwak, Tripel Karmeliet, Duvel, Kasteel, Petrus, Leffe Brune ve Blonde, Kriek Max, Blue Moon, altı adet Fuller’s birası, Carling, Hindistanlı Cobra, Taps biraları ve tabi ki Amstel, Heineken, Budweiser, Peroni, Corona Extra, Carlsberg, Beck’s ve Miller öne çıkan markalardan.

Amstel

Biranın rengine ve köpüğüne dair gözlem yaparken
Tattığımız ilk bira Hollanda menşeli Amstel oldu. İsmini Amsterdam'daki Amstel nehrinden alan bu bira altın rengi ve Türk damak tadına olan yakınlığıyla lager severler tarafından beğenilen bir bira oldu. Hollanda’nın en meşhur birası olmasa da çok fazla tercih edildiğini söyleyebiliriz. Uzunca, yukarıya doğru daralan bir bardakta servisi önerilen bu biranın artık çoğumuzun aşina olduğu “45 derecelik açı"yla bardağa dökülmesi gerektiğini öğreniyoruz. Bir buçuk-iki parmak kalınlığındaki bira köpüğünün biramızın ısınmasını önleyeceği ve serviste köpüklü biranın tercih edilmesi gerektiği de aldığımız notlar arasında. Ayrıca bu köpük biranın aromasını ve içindeki karbondioksiti muhafaza etmesine de yardımcı oluyor. Amstel dolu bardaklarımıza bakarak köpüğün seyrini izliyoruz. Karbondioksit basılmış biralarda köpüğün hızlı bir şekilde yükselip durduğunu ama fermantasyondan kaynaklanan köpüğün yavaşça yükseleceğini öğrendikten sonra biramıza suni yollardan karbondioksit basılmadığı sonucuna varıyoruz. Limon ve greyfurt aroması taşıyan Amstel’in damağımızı terk ederken bıraktığı tat da fena değil. Hafif içimli Amstel’i bitirdikten sonra İtalya’ya uzanıyoruz.

Peroni
Peroni - İtalya

İsmi ne kadar İtalyan değil mi? Peroni İtalya’nın uluslararası alanda en çok bilinen lager tarzı bira markası. Genellikle soğuk ülkelerin biraları daha aromatik olur, bu yüzden İtalyan Peroni beklediğimiz gibi az yoğunlukta bir aromaya sahip. Şerbetçi otunun baskın olması biraya acılık katmış. Limon aroması da ön plana çıkıyor Peroni’de. Aromadaki bu farklılığın sebebi şerbetçi otunun ve arpanın yetiştiği topraklar ve cinsleri. Peroni’nin servis sıcaklığı ise Amstel’den daha düşük. Bu içimi daha da keyifli hale getiriyor ancak yine de zayıf aroması, acımtrak tadı ve damakta bıraktığı tat ile Amstel’in performansını geçemiyor. Faiz Bey'in düşündüğü gibi bira Fransa’nın kuzeyinde mi başlar bilinmez, biz kalan son Peroni damlalarını da yudumladıktan sonra Hint Cobra’ya geçiyoruz.





Cobra
Cobra - Hindistan
 Hindistan’ın meşhur lager tarzı birası Cobra’yla devam ediyoruz tadımımıza. Daha yumuşak içimi ve daha az gaz ihtivası ile hem lager hem de ale severlere ulaşabilen bir bira Cobra. Bu karakteristiği yakalamak içinse arpa, pirinç, mısır ve şerbetçi otu kullanılıyor. İki kere filtrelenen bu bira önceki biralara nazaran damakta daha ekmeksi bir tat bırakıyor. Çoğu lager gibi soğuk ve köpüklü servisi önerilen bu biranın bitişi ise ne yazık ki biraz metalimsi ve kuru.  Yine de denenmesi gereken bir bira. Cobra’yı da midemize yuvarladıktan sonra bu kez kuzeye İrlanda’ya gidiyoruz ve bir adet cider deniyoruz.

Magners

Magners - İrlanda

Genellikle şarap gibi, meyvelerin fermantasyonu ile elde edilen; çoğu kişi tarafından elma ya da armut şarabı olarak bilinen ancak rengi ve kıvamı birayı daha çok andıran gazlı bir içecek cider. Alkol oranı 1.2 % - 8.5 % arasında değişebiliyor ve bölgelere ve kullanılan meyveye göre çok büyük aroma farklılıkları sergiliyor. Bizim tercihimiz ise İrlanda’lı Magners bu akşam. Kızılımsı altın renginde olan bu içecekte fermante olmuş elma tadı ve kokusu yoğun olarak hissediliyor. Kremsi ve hafif maltlanmış Magners'da ciderlara özgü sirkemsi ve ekşi tat mevcut. Damakta dağılan köpüğü ve uzun süre kalan aromasıyla beğeniliyor. İrlanda’dan komşu İngiltere’ye geçiyoruz ve lager tarzı bira ve cider tadım bu şekilde sona eriyor.









                Worthington's
Worthington's  - İngiltere

İngiltere menşeli ale tarzı kremalı bir bira Worthinton’s. Kızıl altın rengini ise mayalandığı malt tipine borçlu. Az şerbetçi otu kullanıldığı için hafif bir kokuya ve acılığa sahip olan Worthington's fazla fermante bir bira. Kalıcı bir köpüğe sahip olan biramızda yüksek karbondioksit oranı olduğundan baloncukların çıkışını rahatça gözlemleyebilirsiniz. Hint lager Cobra gibi bu biranın da ekmeksi hatta daha pidemsi bir tadı var. Ancak bitimi Cobra gibi metalik değil, daha çok tereyağımsı ve fındıksı bir sonu var. Servis sıcaklığı lager tarzındaki biralara göre daha yüksek. Saklama koşulları ise kırmızı şarabın saklama koşullarına benziyor; ale biraları buzdolabına koymak yapılacak büyük yanlışlardan bir tanesi.  Ale karakteristiğini layığıyla taşıyan biramızı bitirdikten sonra Almanya’ya uzanıyoruz.





Schneider   
    
Schneider - Almanya
     
Almanya’nın meşhur bira markası Schneier’ın “weissebeer”ını deniyoruz. Buğday birasının tadına vardığımız Schneider, yoğun aroması ve muhteşem kokusuyla bizleri cezbediyor. Türk bira kültüründe genellikle pilsener tarzı biralar içildiğinden ale biralar biraz daha uzak çoğumuza. Lagerdeki alttan fermantasyondan ziyade üst köpük mayalanmasıyla üretilen ale biralar, hızlı mayalanmalarıyla içenlere meyvemsi bir lezzet vaad ediyor. Maltın şekerli tadını şerbetçi otu dengeler; Schneider’in dengeli aroması işte bu uyumdan geliyor.  Lager’ın altın, ince rengine nazaran daha buğulu ve koyu bir rengi olan Schneider, içiminden sonra damakta kalıcı, hafif kekremsi, güzel bir tat bırakıyor. Almanya’ya da veda edip kıta değiştiriyoruz ve Kuzey Amerika’ya gidiyoruz.







                Blue Moon
     


Kimilerine göre “Blue Moon” bir ayın içinde iki kere dolunay evresine girdiğinde aya verilen ad iken kimileri aynı mevsimin içinde olan dört dolunayın üçünsünün blue moon olduğunu söyler. Hangisi doğru bilinmez ama biramız Blue Moon’un Kuzey Amerika’nın ünlü ale biralarından olduğu kesin. Belçika-Manastır tarzı bir ale Blue Moon. Üst fermantasyonun kullanıldığı yoğun kıvamlı bu biranın yapımında ayrıca portakal kabuğu ve kişniş de kullanılmakta ve bu da biranın tadını diğer ale biralarından daha aromatik yapıyor. Turuncu kehribar rengi ve buğulu görüntüsü ise filtresiz olmasından kaynaklanıyor.  Mayalanmış arpa, beyaz buğday ve yulaftan yapılan Blue Moon ale severlerin kesinlikle denemeden geçmemesi gereken bir tat. Bardağın dibini bir kez daha gördükten sonra Avrupa’ya geri dönüyoruz ve bu sefer biranın ana vatanı sayılabilecek Belçika’ya uzanıyoruz.



Duvel



       Duvel'i duymayanımız yoktur sanırım. Brabantina, Antwerp ve Ghent dialektikliklerinde Duvel şeytan anlamına geliyor. Yani bildiğimiz “devil”. Altın renkli meşhur Belçika ale birası Duvel için pek bir şey söylemeye gerek yok çünkü tek kelimeyle harika! İnce bir köpükle gelen Duvel %8.5
alkol oranına sahip ancak o kadar aromatik ki gerçekten yüksek alkollü bir bira içtiğinizi anlamıyorsunuz. Pastorize edilmediğinden dolayı buğulu, tortulu bir görünüme sahip olan Duvel’in altın sarı rengi de pilsner cinsi arpa maltından kaynaklanıyor. Şişesi bizdeki Efes Pilsen’in kahverengi tombul şişesini andıran Duvel için üreticiler özel bir bardak bile yapmış. Servisiyle ilgili kurallar ise Duvel dökme seansını bir ayine dönüştürecek cinsten. Birayı bardağa dökerken şile kesinlikle bardağa dokunmamalı ve bardağın yarısına gelinceye kadar 45 derecelik açı muhafaza edildikten sonra geri kalan yarısında şişe ve bardak arasında mesafe arttırılarak köpük oluşturulmalı. Durun! Şişenin son santimine geldiğinizde boşaltma işlemini sonlandırın, çünkü şişenin dibinde, eğer birayı doğru döktüyseniz, maya birikecektir. Bu mayayı içip içmemek ise sizin damak tadınıza kalmış. Lale şeklindeki özel bardağına döküldükten sonra bardağın dibinde bulunan “D” harfinden baloncukların  çıkışını izleyebilirsiniz.  Tavsiye edilen servis sıcaklığı 6 derece bu güzel biranın. Yüksek alkollü muadillerine kıyasla çok daha aromatik bir tat ve hoş kokuyla gönlümüzü kazanan Duvel gecenin starı sıfatını layığıyla hak ediyor.


Dave Barry'nin dediği gibi: "Hiç şüphesiz dünyanın en büyük icadı biradır. Eh, tekerliğin de işe yarar bir icat olduğunu kabul ediyorum ama tekerlek nedense pizza ile gitmez."



Başka bir yazıda tekrar görüşmek üzere!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder