Sayfalar

7 Nisan 2014 Pazartesi

Röportaj: Kendi Cümleleriyle Aydın Boysan


Aydın Boysan röportajına giderken umduklarımızla oradan ayrılırken cebimize doldurduklarımızı değerlendirmemizi isteseniz, eminim hepimizden çok farklı şeyler işiteceksiniz. Ama bir şeyin ortak olacağı muhakkak, o da bulduklarımızın umduklarımızın kat be kat üzerinde olduğu. Sizinle de o günü paylaşmak için sabırsızlanıyoruz, bu yüzden dergi çıkana kadar bekleyemedik ve hem dergiye sığdıramadıklarımızı paylaşalım, hem de bir ön gösterim yapalım dedik ve bu alıntılar derlemesini hazırladık size. “Rakı ne için içilir? Rakı nasıl içilir? Gençlere ne öğüt verirsiniz?” gibi en merak edilen soruların cevaplarını ise dergiye sakladık.
Devamı ve daha fazlası BuGusto’nun yeni dergisi TıkaBasa’da!

“Söylediğim her şeyi yazabilirsiniz. Hiçbirinden korkacak değilim!”

“İçki önce işle başladı. Yıllarca öyle devam etti. Sonra gittikçe kişisel ilişkiye dönüştü. Sonra iş bitti kişisel ilişki sürdü!”

“Dine yakın değilim. Ama öğretmeye çalıştıklarından uzak değilim. Namussuzluk etmem, hırsızlık etmem alçaklık etmem. Ama bunları din değil aile öğrettiği için yaparım.”

 “İt oğlu itlerle, hergelelerle de dostluk ettim. Ama kendime gelince yapmadım ha.”

“Beş kıta gezdim, hepsini ilgiyle, severek, öğrenerek gezdim. Eskiler dünyayı görmemişler! Benim annemin babası hacıdır, babamın babası kadıdır kadı! Sonra da ben varım işte. Ama o zavallılar bilmiyorlardı ki nasıl yaşanacağını, dünyayı görmemişlerdi be!”

“Ben 15 sene yaptım öğretmenliği. Ama saatlerim belliydi, şartlı gidiyordum. İTÜ Maçka’da. Öğrencilerimle de aram sanırım iyiydi. Oradan mezun olan gençlerle birlikte çalıştım ben yıllarca. Sevdim de öğretmenliği.”

“Mimar olarak dost olduğum bilge insanlar vardı. Hasan Pulur’la arkadaştı onlar. Bir gün sabah erken saatte Hasan Pulur geldi bizim eve, yıllarca arkadaşlık ettik tabii. Ben şaşırdım tabii niye geldi diye, oturduk. “Ne oldu ya?” dedim. “Abi, gazete yazarlığına başlıyorsun” dedi. Sene 1981. Hürriyet gazetesinde yazı yazmaya başladım. ‘83’te de ilk kitabım çıktı. Bunlar ilginç şeylerdi, ama bereket oldu ya! Bereket oldu! Ha bunlar olmasaydı da, bir hergelelik olurdu! Ben memnunum yaşadığım hayattan, zorluklarıyla belalarıyla iyilikleriyle birlikte.”

“Hayatımda bir takım belalar da geldi başıma. Mesela ben Hakkari’de hükümet konağının şantiye şefliği yaptım 1.5 sene. 46-47 yıllarında. Gitmek bile belaydı. Başında durdum, zordu. Ama ben onu yaptım, çırpına çırpına. Belaları dahil her şeyinden memnunum hayatımın!”

“Iki defa akciğer kanseri ameliyatı oldum. 20 sene evvel ve 15 sene evvel. O olmasaydı bu olmasaydı deyip geri almanın imkanı yok.  Pişmanlık duysan neye yarar? Bunu değil şunu yapsaydım diye seçim yapmak mümkün değil. Onun için,  açık açık paşa paşa ciddi ciddi ne olduysa ona katlanmayı öğrenmek lazım. 90 küsür yaşında ben yaşadığım hiçbir şeyden pişman değilim. İyi şeyler de yaşadım kötü şeyler de yaşadım. Bunların hepsi ya borcumdu benim ya da alacağımdı.”

“Yanlış yaptığım şeyler oldu, ama pişman olduğum hiçbir şey olmadı! Çünkü insan buna çok pişman oldum, şuna pişman oldum demeye başlarsa yaşadıklarına haksızlık eder. Çünkü pişman oluyorsan doğru yaptığın işi de yapamamışsın demektir. Bela insanın başına gelmesi gereken bir şeydir, haldir, olur.

“İçkilerin hepsi şaheserdir be! Kıyas kabul etmez. Dünyanın tüm içkilerini içtim ben. Nereye gittiysem oranın içkisini içtim. Yadırgamadım hiçbirini, hepsini seve seve içtim. Ama rakı dediğimiz içki, Yunanistan, Orta Doğu ve Türkiye’de var, başka yerde yok.”

“Eğer Shakespeare rakı içiyor olsaydı, ciddi bir Müslümanlık doğururdu bu. Rakı içemediği için zaten bunları yazmış böyle.”

“Rakıya buz atmak caiz değil! Şundan dolayı: buzu attıktan sonra başlar erimeye. Birinci yudumdan sonrakilerin lezzetleri farklı olur. O değil o. İkisini de mutlaka soğutup öyle karıştırmak lazım, buz atmak doğru değil.”

“Sükunetini bozmayanla içmek en iyisidir. Böyle gevezeliğe başlayıp başkasına fırsat vermeyen insandan nefret ederim. Konuşkanlıksa amenna. Suskunluk şart da değil, gerekli de değil. Ama bir iki cümle ettikten sonra susmasını öğrenmesi lazım insanın. Hele bu masada! Bıktırır insanı uzun konuşmalar.”

“Adam gibi içmek lazım rakıyı. Öyle lakır lukur içilmez. Bedene değil de, ruha içmek lazım ruha…”

“Huzurunuz daim olsun!”

 Özde Nesil Gezici

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder