Sayfalar

29 Ekim 2015 Perşembe

Bozcaada Gezi Yazısı

                                            Gezi: Bozcaada

    Boğaziçi Üniversitesi Gastronomi ve Degüstasyon Klubü olarak çok uzun zamandır yapmayı planladığımız Bozcaada gezimize sonunda çıktık. Bu geziyi yaparken amacımız; hem yeni dönem yönetim kurulunun ve çekirdeğinin birbirini daha iyi tanımasını sağlamak, hem de Bozcaada Yerel Tatlar Festivaline katılıp, yeni tatlar keşfetmekti. 10 Eylül gecesi on altı kişi okulun önünde buluştuk ve okulun servisiyle yola koyulduk.

                                                             1. Gün

Yılmaz Pansiyon'un muhteşem manzarası
    Çanakkale'de bindiğimiz arabalı vapurda üşüyüp, hava Bozcaada'da çok soğuk olacak diye korkmuş olsak da Bozcaada'ya indiğimizde mis gibi bir hava karşıladı bizi. 2 gece boyunca kalacağımız Yılmaz Pansiyon nerede diye ararken, yol sorduğumuz kişi şansımıza orada çalışıyormuş. Onun peşine takılıp pansiyona vardık. Herkes odalarına yerleştikten sonra, pansiyonun muhteşem manzaralı terasında kahvaltı için buluşmaya sözleştik.

 Pansiyonda yaptığımız kahvaltıda, yediğimiz reçelin ne reçeli olduğunu uzun uzadıya düşündükten sonra öğrendik ki gelincik reçeliymiş. O kadar hoşumuza gitti ki, birçoğumuz adadan gelincik reçeli satın alıp döndük İstanbul'a. Tam tabaklarımızı alıp oturmuşken, orada çalışan teyzenin getirdiği sıcacık sigara böreklerini de yedikten sonra Ayazma Plajı'na doğru yola çıktık.
    Ayazma Plajı, incecik kumları ve turkuaz rengi, berrak deniziyle kaldı aklımızda. Bazı denizler vardır bir anda derinleşir, bazılarında da git git bir türlü derinleşmez. Ayazma'nın denizi tam olması gerektiği gibiydi ama kabul ediyoruz ki biraz soğuktu. Kaan, Eda, Yiğitcan, Merve, Efe ve İrem kano kiralayıp denizde açıldılar. Biz de kendi içimizde bir kurban seçip, kumlara gömmeyi planladık. Didem aramızdaki şanslı kişi oldu. Yani anlayacağınız çocuklar gibi eğlendik.

    Normalde sahilde simit satan, mısır satan amcalar görmüşüzdür hepimiz ama en azından kendim için söyleyeyim, ilk defa plajda beze satıldığını gördüm. Bezeler normalden iriydi ve daha çıtırdı.
Akşam için planımız Bozcaada'nın meşhur pizzacısı Teyyare'den pizza almak, birer tane de şarap alıp rüzgar güllerine, gün batımı izlemeye gitmekti. Ama sonradan öğrendik ki Teyyare sezonu kapatmış. Biz de bunun üzerine Hafız'ın Yeri adlı ev yemekleri yapan ağaç altı, gölgelik bir mekana oturduk. Karnımızı doyurduktan sonra sırada şarap seçip gün batımına doğru yola koyulmak vardı. Şarap seçmeye giderken Bozcaada'nın meşhur sakızlı kurabiyelerini yapan Veli Dede'nin önünden geçtik ve içeriden gelen enfes kokulara dayanamadık, bir kutu da kurabiye aldık. (Veli Dede'nin internet sitesinden evlere sipariş vermek de mümkün.) Sonrasında Çamlıbağ, Talay ve Corvus marka şaraplardan herkes istediğini aldı ve rüzgar güllerine gittik. Keyifli bir sohbet eşliğinde gün batımını izledik. Manzara gerçekten çok güzeldi ama keşke hava biraz daha bulutsuz olsaydı.

    Adanın merkezine döndükten sonra iki gruba ayrıldık. Bir grup sahilde oturmayı tercih etti, diğer grup ise geceye bir kafede devam etti. Önceki gece yolda olduğumuz için birçoğumuz erkenden uyuyakaldı.

                                                          2. Gün

Talay Şarap Fabrikası
    Sabah hepimiz gök gürültüsü ile uyandık. Neyseki sağanak yağmur biz kahvaltılarımızı bitirene dek duruldu ve Talay Şaraplarını gezmek üzere yola çıktık. Mehmet Talay ve Bülent Akgezer bu gezimizde bize eşlik etti ve şarapçılık hakkında bilgi sahibi olduk. Sonrasında ise Bülent Akgezer'in eşliğinde Çavuş, Roze, Merlot, Karalahna ve Shiraz üzümlerinden yapılmış şarapları ve şarap likörünü denedik. Şarapların tadları kadar sunumları da çok hoştu. Şarap likörü bir çoğumuza şekerli geldi. En çok da Karalahna ve Shiraz şaraplarını beğendik.

    Öğleden sonra bu sene beşincisi düzenlenen Bozcaada Yerel Lezzetler Festivali'ne gittik. Festival girişinde marka satın alıp, yemekleri de onlarla alabileceğimizi öğrendik ve markalarımızı alıp hangi yemeklerin olduğunu öğrenmeye gittik. Aslında gitmeden önce yerel lezzet olarak tavşan eti, salyangoz gibi yemekleri bulabileceğimizi umuyorduk ama gittiğimizde tavşan eti bitmişti ve geriye sadece değişik mantı çeşitleri, pilav, balık ve pişi tarzında şeyler kalmıştı. Belki de beklentilerimiz yüksek olduğu için festival bizi biraz hayal kırıklığına uğrattı açıkcası.
Salkım Restoran
    Akşam yemeği için Bülent Akgezer'in tavsiyesi üzerine, Salkım adında bir restoranda yemeğimizi yemeye ve rakı içmeye karar verdik. Yemek saatine kadar olan boş zamanımızda da adayı gezdik. Pansiyonumuzun o güzel manzarasını oluşturan Bozcaada Kalesi'nden başladık ve sonrasında herkes gruplara ayrılıp istediğini yaptı. Kimimiz Ada Cafe'de gelincik şerbeti denedi, kimimiz Çiçek Pastanesi'nin değişik kurabiyelerini. Yüzmeye gidenler de oldu, Bozcaada Müzesi'ni gezenler de. En sonunda Salkım'da buluştuk. Gitmeden önce hepimiz dersimize çalışmıştık ve internette önerilen yemekleri sipariş ettik. Kalamar ızgara, fava, papuçaki, ahtapot çeşitleri ve midye bizim de en çok beğendiğimiz yemekler oldu. Biz yemeklerimizi yerken Bülent Akgezer ve eşi de yan masamızda keyifli sohbetleriyle ara ara bize eşlik ediyorlardı. Hatta hiç beklemediğimiz bir anda tatlı bir sürpriz yaptılar bize. Bülent bey kendi yazdığı “Şarap İklimin ve Tarihin Kızı” adlı kitabını imzalayıp aramızdan iki kişiye hediye edeceğini söyledi. Kendi hazırladığı üzerinde sayılar yazan kağıtları bize çektirdi ve gecenin şanslıları Hümeyra ve Efe oldu.


Bozcaada Kalesi
    Salkım'dan kalktıktan sonra Polente Cafe'ye oturduk ve eğlencemize orada devam ettik. Hava o kadar soğuk ve rüzgarlıydı ki orada da çok dayanamadık. Otelde biraz daha oturduktan sonra herkes dinlenmek için odasına çekildi.

                                                         3. Gün

     Bozcaada'daki son günümüz... Sabah kahvaltısını otelde yapmak yerine Patiska Bağ Evi'nde yapmaya karar verdik. Erkenden uyanıp odalarımızı boşalttık, sonra da çantalarımızı servislere yükledik ve yola koyulduk. Patiska Bağ Evi kahvaltısıyla meşhur bir otel aslında. Yemyeşil, çok keyifli bir bahçesi var. Bahçede gezindiğinizde taze yetiştirilen meyve ve sebzelerin arasında dolaşabiliyorsunuz. Çocuklar için tahterevalli ve salıncak da var. Biz de onlarla oynamayı eksik etmedik kahvaltılarımızdan sonra. Kahvaltı ise gerek sunumu, gerek ürünlerin tazeliği ve tadıyla gerçekten çok güzeldi. Biz Patiska'dan çok memnun kaldık. Hatta öyle ki kahvaltımız bitince çimlerinden kalmak istemedik.
Çamlıbağ Şarapları Tadımı
    Kahvaltıdan sonra Çamlıbağ şaraplarına tadıma gittik ve 10 çeşit şarabın tadımını yaptık. Kırmızı şarapları da beyaz şarapları da çok beğenildi. Tadım'dan sonraki boş vaktimizde gruplar halinde alışveriş yapmaya başladık. Şaraplarımızı, reçellerimizi aldıktan sonra Rıhtım Cafe'ye gidip Türk kahvesi içmeye karar verdik. Rıhtım Cafe'nin denize karşı dizili, şezlong rahatlığındaki sandalyelerinde kahvelerimizi yudumladığımız an belki de gezinin en huzurlu anlarından birisiydi. Kahve; yanında lokum, badem likörü, su ve bir adet sigara ile beraber servis ediliyordu ve sunum harikaydı.

Ada'm'ın Ünlü Meze Tabağı




 
  Akşam yemeğimizi Ada'm'da yedik. Ada'm meze tabağı, beğendili balık, kuskus paella, terayağlı karides, enginarlı ahtapot... Yediğimiz her şeyden, garsonların ilgi ve alakasından çok memnun kaldık. Bozcaada'da yediğimiz en iyi yemekleri burada yediğimizi düşünüyorum.





Rıhtım Cafe
    Yemeklerimiz bittikten sonra ne yazık ki artık dönüş vakti gelmişti. Biz bu gezimizde çok güldük, çok eğlendik. Umarım seneye daha çok eğleniriz. II. Geleneksel Bozcaada gezimizde görüşmek üzere!
   

1 yorum:

  1. Gezi konusunda Bozcaada'yı tercih etmeniz çok güzel olmuş. Yemekleri bu kadar güzel bir adaya yapığı ziyaretten en çok çıkaranlar mutlaka siz Gasronomi öğrencileri olmuşsunuzdur.

    YanıtlaSil