Sayfalar

6 Kasım 2016 Pazar

Ne Demiş Oscar Wilde?:"Çay bize bırakılan en temel zevktir."

Merhaba sevgili BuGusto okurları! 7/24 tükettiğimiz yegane içecek olan çay ile ilgili olan bu kolektif yazımıza hoşgeldiniz. Bu yazıda öncelikle çay ile ilgili genel kültürümüzü geliştireceğiz, daha sonra İstanbul’daki çay mekanlarına göz atacağız ve finali de çoğumuzun hiç bilmediği çay seremonisi ile yapacağız. Hadi şimdi girişi kısa keselim de çay nedir ne değildir öğrenelim!

Günlük hayatımızda sıklıkla tükettiğimiz çay hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz?

Hepimizin bildiği gibi çay; işlenmiş bitki yapraklarının kaynatılması veya haşlanması ile elde ediliyor. Diğer meyve ve bitkilerle karıştırılarak da inanılmaz aromalı ve lezzetli çaylar hazırlamak mümkün. Yüzlerce farklı çeşidi bulunan bu doğal yatıştırıcı, içenlerin hem sinirlerini rahatlatıyor hem de tansiyonunu dengeliyor.



Gelelim bu efsane bitkinin öyküsüne; çayın tarihi çok eskilere, M.Ö. 2737 yılına, Çin İmparatorluğu'na kadar dayanıyor. Efsaneye göre Çin'in ilk imparatorlarından Shen Yung, çay bitkisinin tesadüfen sıcak suya düşmesine şahit oluyor ve bunu içmek için yedi yıl boyunca orada kalıyor. Çay da yıllar sonra Avrupa ve Amerika’ya ulaşıyor.





Çayın temel çeşitlerini sayarsak bunlar; beyaz çay, yeşil çay ve siyah çay. Bu temel çeşitlerin de birçok alt türü var ve bu yüzden önümüze çok geniş bir ürün yelpazesi çıkıyor. Çin çayı, Pu-erh çayı, Matcha, Darjeeling çayları ve bizlerin de sıklıkla tükettiği siyah çay en popüler çeşitlerden.

                           

Dünyadaki çay tüketiminden bahsedecek olursak en çok çay içen ülke tabi ki biziz. İrlanda, İngiltere, Rusya ve Çin hemen arkamızda ve bize yetişmeye çalışıyorlar.

Tüm bu bilgilerin üzerine, değişik türden çayları da denemenizi ve damak tadınızı geliştirip, hiç ummadığınız kültürlerin çaylarını tanımanızı önerir, bol demli bir gün dilerim.:)

Buğçe DEMİRKOL

Mekan Rehberi: İsteyene Basitinden Simit Çay; İsteyene Çayın Yanında Rengarenk Cupcake’ler

1- Tarihi Çınaraltı Çay Bahçesi



Her cebe ve her zevke uygun bu güzel mi güzel mekanda tarihi çınar ağaçlarının altında çayınızı yudumlayabilir, eşsiz manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Bu arada çay bahçesi 24 saat açık, ister sabah ister gece her daim asırlık çınarların altında tavşan kanı çayınız hazır.


Adres: Çengelköy Mah., Çınarlı Cami Sokak, İstanbul


2- Pierre Loti

İstanbul’da çay içmek denilince belki de akla gelen ilk mekanlardandır Pierre Loti. Her cebe uygun olduğunu pek düşünmesek de yolunuz o taraflara düşerse mutlaka bir oturup manzaraya karşı yudumlayın çayınızı. Bizden söylemesi...

Adres: Eyüp Merkez, Eyüp/İstanbul

3- Dem


İstanbul’daki ilk çay dükkânı olmasıyla dikkatleri çeken bu mekanda her kültürden, her renkten, her kokudan çeşit çeşit çaylar bulmanız mümkün. Güney Afrika’nın milli içeceği kırmızı çay, tütsülenmiş çay, bitki çayları, beyaz çay, bir siyah çay çeşidi olan Pu-erh, Çin ve Tayland’ın en çok tüketilen çayı Oolong burada bulabileceğiniz çeşitlerden bazıları. 60 çeşit çaydan seçmesi zor olsa da isteklerinizi anlattığınızda elbet damak tadınıza uygun çayı bulursunuz.

Adres: Kemankeş Karamustafa Paşa, Hoca Tahsin Sk. No:17, Beyoğlu/İstanbul

4- Ağa Kapısı

Tahtakale ile Süleymaniye arası bir yerde kalan Ağa Kapısı’nın her katı ayrı keyifli ve güzel. İstanbul’un nadide güzellikteki manzarasına karşı çayın en lezzetlisini burada içerken hiç kalkmak istemeyeceksiniz.

Adres: Süleymaniye Mah., Fetva Yokuşu Nazir İzzet Efendi Sok. No:11, Tahtakale/İstanbul

5- Kale Cafe






Rumelihisarı’ndaki bu güzelim mekanda özellikle pazar günleri arkanıza güzelce yaslanıp manzaranın ve şehrin tadını çıkarabilirsiniz. Pek çok çeşit kahvaltılığın da bulunduğu mekanda kahvaltı etmezseniz pişman olursunuz; planınızı ona göre yapın bizden söylemesi.

Adres: Yahya Kemal Caddesi No. 16, Rumelihisarı, İstanbul





Sena TURAN


Bir Japon Geleneği: Çay Seremonisi


Çay seremonisi adı kulağa aşırı havalı gelmiyor mu? Ne yalan söyleyeyim bu geleneğin Japonlara özgü olduğunu, kıymeti bilinen bir gelenek olarak süregeldiğini öğrenince saygınlığı katlanarak arttı benim gözümde.

Çay seremonisinin içeriğine girmeden önce gerçek adından bahsedelim: Chanoyu ya da Sadou. Türkçe’de “çaya giden yol” anlamına gelen bu etkinliğin adının anlamı seremoniye olan sempatimi çaya tapan bir Karadenizli olarak nasıl arttırdı anlatamam.

Çay seremonisi Japonlara özgü ama çay bitkisinin yolu da Japonya’ya Çin’den geliyor aslen. Hatta seremonide kullanılan özel tabak-bardak takımları da Çin menşeili. Çay, Japonya’ya girip hemen kültürlerinin bir parçası haline geliyor. Çayla ilgili çok keyifli etkinlikler de akabinde başlıyor. Mesela Kyoto’da zamanın yüksek sınıfının aralarında oynadıkları bir oyunun amacı, “tocha” adındaki çayın çeşidini bulmakmış.

                                     

Çay seremonisiyse hem çayın hem de çay araç gereçlerinin gelmesiyle bu eşyaları toplama hobisi olan genç burjuva kızların birbirlerine koleksiyonlarını sergilemeleri amacıyla başlayan bir etkinlikmiş. Bu etkinliğin bugünkü anlamına gelmesi ise uzun zaman almış. Zaman içinde çay erbaplarının katkılarıyla şekillenmiş. Bugün rol model alınan erbap, Sen Ro Rikyu imiş. Rikyu’nun çay seremonisi ile ilgili yazdığı 7 maddelik bir liste var:

1- Lezzetli bir çay yapılmalı.

2- Suyun hızlı bir şekilde kaynaması için kaliteli kömür kullanılmalı.

3- Doğal çiçekler doğada oldukları şekilde kullanılmalı. Yani eğer gül kullanılacaksa, güllerin taç yaprakları değil güller kullanılmalı.

4- Çay odası, kışları sıcak yazları serin olmalı.

5- Her şey seremoniden önce hazırlanmış olmalı.

6- Yağmura hazırlıklı olunmalı.

7- Konuklara önem verilmeli ve saygı gösterilmeli.

Bu listeyi okuduğumda “E kolaymış ben de yaparım” dedim ve yazının devamında Rikyu bana cevabımı verdi: “Eğer bu kurallara kesin olarak kusursuz şekilde uyarak seremoni düzenleyen biri çıkarsa onu efendim kabul ederim.”



Bu seremonilerde çay kalitesi elbette çok önemli ama bunun yanında mekân ve kullanılan eşyalar da büyük önem taşıyor. Seremoniler büyük bahçelerden geçilerek gidilen küçük bir kulübede yapılıyormuş ve kulübeye giderken geçilen bahçenin de özenle hazırlanmış olması gerekiyormuş.


Gelelim seremoni sırasında yapılan; hepsinin ayrı bir anlamı olan hareketlere. Misafirler ve ev sahibi kulübe kapısından eğilerek giriyorlar ki herkes dertlerini dışarıda bıraksın, kulübedeki herkes birbiri ile eşit olduğunu kabul etsin. Bu dış dünyadan soyutlanan kulübe tevazünün bir sembolü ve bu geleneksel seremoni bir nevi meditasyon aslında. Bu ciddi tören kurallarıyla, tarihiyle Japonların kendi yaşamlarına ve birbirlerine gösterdikleri saygının küçük ama önemli bir örneği.




Bilge VAROL



Dünyada çeşit çeşit çay var ve çay yalnız Türkler için değil; az önce gördüğünüz gibi Japonlar ve bu kısa yazıda bahsedemeyeceğimiz daha nice millet için kültürün vazgeçilmez bir unsuru. Çayla ilgili bu kadar bilgiden sonra belki gidip yeni öğrendiğimiz çeşitleri deneyecek ya da bu bahsettiğimiz mekanları ziyaret edip damaklarımıza şölen yaşatacağız ama yine de pazar kahvaltılarımızda, yemeklerden sonra, sıcak sohbetlerin yanında ve hayatımızın birçok anında bardak bardak Rize’nin siyah çayını içmekten vazgeçmeyeceğiz. Kim bilir belki bizim çay seremonimiz de gelecekte birileri tarafından anlatılacak. Haydi bakalım mutfağa, hepimiz birer bardak çayı hak ettik!






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder